Belki Bahçesi
Tesadüfen burnuma gelen bir koku ruhumda anıların tıpasını çekiveriyor. Hayal kurmak için seçtiğim belki bahçesine, şehrin yüzündeki maske kayıp gittikçe kırda öğlenden hemen önce gün gökyüzünde iyice yükseldiğinde sayısız evin, harap boşlukların arasında izole olmuş bir doğanın sessizliğinde buluyorum kendimi. Güneş önce koyu bir aydınlıkta, ardından nemli bir ışıkla ve sonunda ışıl ışıl bir altın sarısıyla çayırları hafifçe ısıtırken insanların karaltılarını yok ederek yaprakların açılmış avuçlarını mest ediyor. Gökyüzüne sığmayan her renkten kuşların yarattıkları umutları tohum ekmeden iz bırakmadan toprağa usul usul serpiştiriyorum. Sonra birden Koşmam gerek yetişmem gerek yazgıma diyerek sıradan bir adamın kendi çabalarıyla değil, olayların kaçınılmaz akışlarıyla hayal kurmaya başlıyorum. Dikkatsizliğimden süzülerek gelen, birbirine koşan rastgele dalgalar halinde yükselen sesler duyuyorum. Bir çocuğun ıslığı, Üst kattan bir kahkaha, yan sokakta tramvayın madeni iniltisi, bizim